10 Ekim 2011 Pazartesi

nolsun

nedenini bilmediğim bir ziftlik kıvamı var gökyüzünde. ne kadar çok şaşırdıysam insanların "havalar yağmurlu" demesine o kadar çok şaşırmışımdır "güneş doğdu" denmesine ve güneşin doğmasına. niye gözlerim acıyana kadar okuyordum kitapları bilmem. zarifoğlu ölür demişti bi şair otomobilin icadıyla. zarifoğlu öldüyse kitaplar niye okunur. gündüzleri, bir bardak suyun içindeki moleküller kadar fokurdayan insanlar geceleri nerdedir. "darkness" yahut "leyl" -ya da siz ona nasıl hitap etmek isterseniz öyle hitap edin- bu kadar obur bu kadar yutucu birşey midir? uzayda herşeyi yutan belirsizliğin adı bu yüzden mi "kara" deliktir. Karanlık sadece güneş ışığının olmama haliyse,çiçekler tek başına yetmez bu dünyaya. Fanon diyor ki "when the native intellectual is anxiously trying to create a cultural work, he fails to realize that he is utulizing techniques and language which are borrowed from the stranger in his country." Kültürel bir çalışma olmasına gerek yok. kültürlü olmak için çatalı sol elde tutmak bile kara mizahdan öte bişey değil. yaptığımıaz devrimler, köprüler, bilgisayar yazılımları, her şey o kadar kopya ki "stranger" i görmemek, onun ben burdayım diye sırıtışını hissetmemek ne mümkün. Kopyalamadan kullanabileceğimiz ne kadar kelime varki. sarfetedeceğimiz her sözcük, her terim aslında yabancıların bize yakıştırdığı tanımlamalar. "modern" kelimesini the others bulmuş. peki biz onların gözüyle tanımlamak zorundamıyız bu mefhumu. İçinde bulunduğumuz halet-i ruhiyeyi tanımlamaktan bile acizsiz. Bohem diyoruz. Doğrudurki bohem için bizden çıkabilecek bir terim yoktur. böyle bir terimi bulmak ne lüzumsuzdur. müslüman hiç bohem yaşamamışsa bilmediği, hissetmediği bir durumu nasıl tarif edebilir. Öyle bir pranga varki dilimizde, ne yöne hareket ettirsem ucu kafire deyiyor. Küfrün girmediği dokunmadığı elleşmediği pek az yer kalmış demek. ne soytarı bi yazı, ne hissiz cümleler.ne kaypak hareketler bunlar.dil çökmüşse, ancak bozuk bir plak kadar latif sesler çıkartabilirim. sevişmek kadar güzeldir geceyi seyretmek desem ne anlarsınız. ve göğsüme yağan karlar şeftali çiçeği kadar yumşaktı demek niye "romantik" gelmez -ki romantik demek ne kadar tiksinçtir, argodur- bakınca diyorumki ne kadar az şey var bize ait ve ne kadar fazla bizim olan. her iyelik eki bir tecavüzüdür kapitalin, her yalın halimiz gülünesi kızıllıktır, blues dinler koministler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder