23 Kasım 2011 Çarşamba

bir murat gecesi otum kaşırken

gündüzleri yazamıyorum.yaz günleri değil. kaşarlı menemeni seviyorum,bir de se ni met then saymıyor. tekkede görmüşler beni. halbuki aynalardan kaçıyorum. bu ara arabalara ilgim var. bir car z uzaktasın bana. söylemediğin selamları ilettim eski müstakbel sevgililerine. nesli tükenmekte olan bütün kalemleri toplattılar. insanlar ne korkunçluklar ne katliamlar yapıyor. tütünü yasaklıyorlar mesela. hemde tavanı var diye. demek evsiz ve tavansızlar içebilir. ve tiryakiler giremez diye bir tabela hazırlamıyorlar.
 insanlar ne korkunç sıklıkta kötü şeyler yapıyor. öğretmenlerim de yapıyor. bir keresinde çay içmeyen insanların arasında kaldım. avuç içlerim terledi, şak ak saçlarım titredi. sen yoksun demek varlığının fiziksel boyutlarını dar açı üçgenlerle hesaplamak gibi geliyor bana. doğru ya, yoktan var ediyor rabbim. insanlarsa varları yok etmek için yarışıyor. ekmek yok dedi geç enlerde ve boylarda bir fırıncı. sıcak ekmek bulamayınca utanıyorum.

djarum'un yapı-sökümcü düşünce ve cognitive skills üzerindeki psiko-analizi

baba seni seviyorum,kendi krallığım olmasa da sen varsın. bide annem var. ama ben djarumu da seviyorum,bir de iki arka ayağı üzerinde şaha kalkmış uçurtmaları, kütük metal ağaçları sevmiyorum; seni sevdiğimi sanmıyorum; senin kadılığını kadınlığına tercih edecek bir tüccar biliyorum. ama çiçek eken yahudi görmedim hiç.bir gün bir ker hanesinde seni görmüştüm. aldırmıyorum karaköyde balıkçılara, ve plastik kovalarda çırpınan balıklar gazte okuyamaz.
bir yiğitliği ispatlanmış dahi eşekler anırmaz.
su yüz derecede kaynar derisi yüzülmeden angusun.
her kar tanesi siyah değildir. gözlerin hariç

Kağıt helvadan kızak çeken dişi moğol

çok mu daralıyorum ne, sokaktan bağıra bağıra bir simitçi şair geçiyor. burda geceler çok siyah, bildiğim tek zeytindi onun da çekirdeği var. Mapusa girmek ister misin? evet. Napacaksın orda: boncuktan kuş yaparım. ya sen: ben gidip evraktan devlet yapacam

sıkıntısız insanlık olguları

tekkenin pazarından geçemiyorum
neden: şeyhi kızı yormuş
bu kuşlar hep böyle.
yatay mı yoksa dikeymi oturasım var
bir bankın köşesindeki gevşek vida kadar
bağlaçım hayata
enseköküm çarpı bilinmeyen
eşittir kareköküme
yolda yürürken türkler tutturdum
sanırım zatüre oluyorum
daha tatlı birşey yok
küflü peynir yemek at sırtında

ney üflemekmemek kıtlığı

Şehre düşen her yağmur yağmalanıyor
şehrin ortasından bir nehir akmıyor
şehir; çok kalabalık
insanlar;çok kalabalıkmak
kalabalık: o da kalababalık
fakirliği şiirle satın alıyorum
akşama bizdeyiz

yıldızları altına alan adam

Yokluğunda az gülüyorum
varlığın da da az gülerdim zaten
sen beni bilmiyorsun
varlığın da bilmez zaten
tunç uyak çabalarım boşuna
raki-balik ve bir buçuk şalgam
Kar-ı özlem yada hasret-i karsız iş.
bildiğim herşey
bilmediğim şeylerin dışında kalıyor
ne tuhaf

çok mübarek saksağan kıtlığı altındaki esenlik

bir şair biliyorum düşkün lüğüyle ünlü atlara
ne zamn yeni bişiyler öğrendiğimi hissetsem
yüreğim titriyor
bir kedi yavrusu dışarda
beyaz atlar da olur
ama kırmızı alfe-romeo ve pizza
bir italyan kız aradaşı soslu
yememek lazım üstüne pilav
bilirsin bana dokunuyor.
pardon çarptım Galiba
seni dağ sandım
kusura bakam