7 Ocak 2012 Cumartesi

Chapter 2 (şimdi bir intihar oyunu seninle göz göze gelmek)

Kendini öldürmeye kalktığına inanamıyorum. İstanbulun çatılarında bulunan bütün çanak antenleri kırayımki bu çocuk tam bir sap. Böyle dememeliyim ölmek üzere olan biri için farkındayım. Bu çocuk benim hikayemi de yanlış yorumlayacaktır. Ya da yorumlamıştır bile. İntihar edeceğini söylediğinde yüreğim ağzıma geldi. Şaka yapıyor olma ihtimali yüksek. Ya da fazla dertli olma ihtimali. Ben nasıl bir insanım ki neden intihar etmek istediğini bile sormadım. "intihar ciddi bir meseledir" evet, ama hayatı bu kadar ciddiye almaya da gerek yok. Zaten belli bir ölüm tarihi kafamızın üzerinde yazılı bir şekilde duruyor. Yani, eğer "death note" izleyicisiyseniz ordaki japonyalı ölüm melekleri nam-ı diğer, Şinigamiler, senin ne zaman ölüp ölmeyeceğini kafanın üzerinde dolaşan numaralarda görebiliyordu. Bizdeki alın yazısı gibi birşey sanırım. Galiba bende de şinigami gözleri olmalı. Etrafımda o kadar fazla ani ölümler cereyen ediyorki, azrail, toplu bilet alımlarında indirime gidiyor hissine kapılıyorum bazen. Benim yüzümden kendini öldürüyor olabileceğini düşünmüyorum. Acaba benim yüzümdenmi? benim yüzümden olmamalı. Tamam belki erkeklerce çok güzel bir bayan olarak tapılıyor gibiyim. Yada şu ana kadar benim yüzümden 2 intihar vakası yaşandığını biliyorum. Biri "Lhase de Sala" dinleyerek 7 şişe uludağ kolonyası içerek intihar etmişti. Ardına bıraktığı intihar notunun da üzerine koloinya dökülmüş ve yazının okunması baya zorlaşmıştı. ama en bariz görülen kısım da "Zareyna yazısıydı, "y" harfine biraz kolonya saçılmış ve uçmuştu harf. Diğer intihar edense arkasında resmen üzerine 14 bölümlük sit-com yazılabilecek bir intihar mektubu bırakarak kendini sevdiği arabanın içinde boğmuştu. Arabanın egzosuna bağladığı hortumu pencereden içeri alıp heryeri kapamış. Egsoz zehirlenmesinden gitmişyi çocuk. Bunları bu kadar soğukkanlı anlatsam da olayla hiçbir alakam yok. ' çocugu da tanımıyordum. hiç görmemiştim hatta. Sonradan öğrendiğim kadarıyla biri bindiğim otobüsün şoförlüğünü yapıyormuş. Meğer her sabah otobüsü benim bindğim durakta bekletiyormuş ben gelene kadar. Diğeriyle de ortak dersimiz varmış meğer üniversitede. Utopia and dystopia" derısini beraber alıyormuşmuşuz meğer. Fakat çocuk utopic takılmış bayağı.
size birşey söyliyeyimmi. aslında güzelliğimle hiç övünmem. Hatta size bir hikaye anlatayım:
 Hz. Musa zamanında sürekli ibadet eden, durmadan dinlenmeden dinle meşgul olan bir adam varmış.  Fakat bu kadar ibadete rağmen gönlünde hiçbir rahatlık hiçbir inşirah hissedemiyormuş. Bu adamın gür ve ipek gibi parıl parıl bir sakalı varmış. Bir gün adam Musa'nın yanına gitmiş ve durumunu anlatmış "ben bu kadar ibadet eden günaha karışmayan bir adamım.acaba neden hiçbir ferahlık emmaresi yok. Rabbinden bunu öğrenirmisin" demiş. Musa Kelimullah, Tur dağına varınca bunu rabbine sormuş. Ve cevaben :" Uzak dur! bizim vuslatımıza ermeyen kimse, daima kendi sakalıyla uğraşıp durdu". Musa bu cevabı adama söyleyince, adam sakalını yolmaya, onu parçalamaya başlamış. Bu esnada cebrail yetişim demişki "yine sakalıyla uğraşıyor".
işte böyle, Bende güzelliğime ilgilenmiyorum. Hatta "sakalımı da yolmuyor" intihar edenlere de ah vah etmiyorum. Sadece, bu son çocuktan hoşlandım galiba. Onun için onun intihar etmesini de istedim aslında bi yandan. İtiraf etmeliyim hoşlanmaktan öte birşeydi bu. Galiba deli gibi seviyordum. Bu dünyada bir mutluluk göremiyorum ve belalılarımın çok olması da beni endişelendiriyor. Yani beni Yunus'la yan yana görseler, ertesi gün illa kim vurduya gider. Belki aşk ölümü göze almaktır, ama ölümü göze alıp intihar ettiyse, başka bir boyutta onu yakalamalıyım...