16 Mayıs 2012 Çarşamba

Chaos

bir yürümektir aldı başını gitti. önündeki mavi sırt çantalı adamı takip etmeye başladı. gökyüzü siyahla kaplı bir çatıya döndüğü için çanta da gece mavisine yaklaşmıştı. kulaklıklar, konuşkanlar ve taksim. caddenin sıkışıklığı insanlara zevk verirken, iddiasız adımlarla takip ediyordu mavi sırt çantalı adamı.yanından geçenlere sessiz selamlar veriyordu. mavi çantalı adam adımlarını hızlandırmaya başladı.
kenarda duvara yaslanmış aşırı mor rujlu kadın iki adam arasındaki ilişkiyi mesafenin sabitliğinden farketmişti. duruyordu düşünmektense. Teras katlardan birinde bir dövmeli adam aşırı mor rujlu kadını izliyordu. "Kadın" diye düşndü "kimbilir hangi oğlanı kesiyor". DJ aksiyonu artmış bir film sahnesine girmişti. dudağında uzun bir kül koleksiyonunu dondurmuş sigarası yere düşüverdiğinde, müzik durdu. Garsonlardan biri sigara almaya koyuldu. Mavi çantalı adam hala takip edilmekteydi. Peki bunu anlamışmıydı. sol tarafda yanan mumlara bakara iç geçirdi. mumların arkasında ara sokaklara açılan bir aralık. Aralığın sonunda repçi kılıklı karaltılar. Birden çantasına biri çarptı adamın. Dönüp baktı. Elinde iki malbora paketi olan bir genç "pardon" dedi.
  Mavi çantalı adamı takip eden, eline cep telefonunu aldı. Mavi çantaya büyüttü gözlerini, bir tuşla bütün film başlamak üzereydi. Bazen tv setini açmak kadar basittir katliam.
       bir köpek, uzun topuklu ayakkabıları koklar gibi yapıp yoluna devam etti. Kestaneci yanık kokusu alınca, adres tarif etmeyi bıraktı. Mini cooperli bir polis yol kenarına çekilmesi için mini etekli bir kızı ikaz etti. Kız aşırı mor rujlu kadının suratına bakarak küfretti. ama havada kaldı küfür. Hafif esen rüzgar küfrü hamburgercinin önüne sürükledi. Para dilinen kirli suratlı dilenci küfrü yüksek sesle bir adamın yüzüne haykırdı. Küfrü yiyen adam şaşırmıştı ve şaşkın şaşkın mavi sırtçantalı adamın uzaklaşmasını seyrediyordu.
bazen o kadar yazasım geliyorki. hemen silip atıyorum bu fikri. how i met your mother izliyorum.iyi geliyor.aç-tok karnı arasına

ütürk

bir türkünün kıyısını kopardım.
buharı üstünde yedim.
geriye türk kaldı.
hay aks ü

-terli terli başlık yazma - tamam anne

Bir doğumgünü arafesinde sana yürümek alışkanlığı
penceremde olmayan çiçekleri susamak alışkanlığı
varmış gibi yapıp ellerini yüzüme sürme hastalışkanlığı
bir de gözlerinin renginde olabilirse eğer bir civanın akışkanlığı
o zaman seni seviyorumdurlar müzesine kartvizit bırakma fermanı
boş ol.
yoksa sen yok sa sen, hami misin? şu trabzonlu sol ayak ustası.
yıldızlı pekiyi verdi bana öğretmenim.
ama kırmızı kurdelemi cemal abilerin arsasında koparttılar.
iki kişiydiler.teke tek gelselerdi de dövemezdim. ama...

bir doğumgünü arefesinde sana yürümek alışkanlığı

bilmiyorum böyle bir başlık güzel durdu.yani bence yazmaya gerek yok. hadi yazmayalım. tamam

sana da öyle mi geldi?

...aslında okuduğun bütün yazılar bir öncekinin devamı; ansiklopediler aşk romanlarının mukaddimesi mesela. Ya da bir coğrafya kitabı. Bir bilimkurgu filminin ortası. Sana da öyle mi geldi?
bugün okuduğum kitap dünkünün kaçıncı bölümüydü bilemedim. Raskalnikov, Daisy Miller'in annesi değil mi?
bilmiyorum bu bulutlardanmı ama sanki bir orhan veli konuşuyor. zil çaldı

galeta unundan pasta yapmak tadındasın.

ve fakat bunu sana söyleyemiyorum. bağlaçlar kullanım alanının dışına çıkarsa ancak o zaman hayattan zevk alıyorum. Hayır, bunu hiçbir filmde görmedim. Belki beklemek derbisinde berabera kalma sevinçleri bir varmış bir yokmuş. Galeta unundan bir de kule yaptım. İnsanlık şaşkın, ne diyeceğini bilemeyen değil, konuşmayı öğrenemimiş bir çocuk diliyle duruma bir ışık tuttu; galata kulesi.
işte insanlar galeta unundan yapılan kaleleri alladılar pulladılar, üzerine bir de destanlar. ben kral zexus. efendileri olmuşum kölelerimin. Ben kıtalarda yaşayan canlıların sahibi. bulutları nefesiyle yönlendiren asil gemici. ben suları tersine çeviren bir su bükücü. sen kim oluyorsun da bana aşktan söz ediyorsun.
aşk yılgın masalların ortasından fırlayan gerçekliklerde kaldı. sarhoş bir dilencinin delik cebine eline attığında, bulamadığı bozuk para;aşk

rakı bir balık türü müdür

şişesinde balık olduğu sürece rakıya çıkardı. balığı sade içemez illa meze isterdi. birgün içerken zehirlendi.ki bunun adı kılçık zehirlenmesi. kör olasıcılar sahte rakıları denize salmışlar. balıkların kafası güzel.permalı.ellerinde manikür. belki de bu bir japon balığı. üzerinde kırmızı boğa karıştırırsan artar kalbinin çarpıntıları.taurus. bir bilmecede boş kalan son iki kutu gibisin. yukardan aşağı
bir fikrim var yüksek bal esintilerinden
bir fikrim var bir fikirde bulunmak kadar.
bir fikrim var ismi kadın
ve bu kadın kirpikleri kalın
bir erkek fikretle çıkar.
bir fikret var fikrimde demeliydi kadın
oysa bıçaklar keskindir. kuslar gagalı.
kadın adamı google da tarattı.
bir sonuç uçmak kadar güzeldir
yoktu banka hesapları karglarında
kargış;adreslere postalanamayacak kadar
postu kalınımtırak gözlerinde kaybolmaktır.virgül

tütsü

tütsülenmiş fakat ütüsü bozuk bir tavuk
dürtüsü.
kimse yumurtalarıma yumruklarıyla yamultmak.
akışkan ve fişekken bir çiftliktir sana asılmak
evet, istersen evden gelmek gerek.
duymak facianın eşiğinde şaşkın bir kuzunun
şişinde kebap olmaktır
kimilerinin dediği kebabas, bir kare as tavlasında
olmak gibi bir mars
zamanın densizliğinde durgun yüzen sazan.
kimse seslerini sizin kısımsız kızamıklarından,
yalnız kalmak başkadır yutkunup da kan
kan kırmızı kalıp asılsız ter bezlerini kokla sen
yokluğunun tadında bir kalp atışıdır unutkanlık