14 Kasım 2011 Pazartesi

ve o hesabı çabuk görendir.
sokak lambasının aydınlattığı bir gece sokağı. her zamanki klasikliğinde bir bank hareketsizce sere serpilmiş kenara. İlginç bir şekilde kar taneleri sokak lambasının sınırlarına giriyor, ve devriye gezen polis lambaları gibi, takibe girişiyor sokak lambası. artık ışığın sınırındasın kar tanesi. özgürlüğüne kavuşmak için kıyılara hücum eden karetta karettalar gibisiniz kar taneleri. sizi sokak lambasının ışığında seyretmek, sonsuza kadar orda durup seyredebilirim sizi. savrulmanızı, üst üste yığılmanızı, herkese bu kadar yakın olabilecek tek sahne sizsiniz. sokak lambasının ışığına ağlayan kar taneleri. yoldan geçen paltolu ve şapkalı amca ağır aksak yürümekte. İklimin soğukluğunda gönüller ısıtan kar taneleri, yaşlanmış amcayı devirmek için akın ederken adamın üzerine, uçaksavarlar gibi delik deşik etme çabalarındasınız adamın yüzünü. bir kızılderili gerginliğinde kafa derisini yüzmek istiyorsunuz insanların. intikamı acı olacak ayaklar altında ezilen kar tanelerinin. sokak lambasının aydınlatma alanından çıkan paltolu amca, en az kuzey afrika rüzgarına direnen bir sudanlınınki kadar esmer bakışların. yaşamak tanımına bir de bunu eklesek olmazmı. kar tanesi kadar fazla yaşamaklardan bu da bir yaşamaktır. sokak lambasının ışığına ısınan insanlar kadar olsun tebesümmün, dökülen dişlerini önemseme, çünkü solmuş yapraklar gözükmez karlar altında. bir başka nehre düşen kar tanelerini seyretmek gibisin dolunay karanlığında çıkan güneş. seni seviyorumsa kar taneleri, sokaktaki banka bayılıyorumdur, ve ayıldığımda sen yoksundur varlıktan
hadi bana güller getir. seni unuttum sanma güzel bayan. biraz ara verdim o kadar. güzelliğinin kokusunu duymamak mümkün mü acaba. histerikli hıçkırıklar.susmadım.ben bu davanın adamıyım. yasaklasan da durmam hukuk bürolarında, laf atma, ceplerim şarjör dolu, bir yığın mermide boğarım seni. Kasıklarıma kadar hissettiğim namlunun ucunda sen varsın. sakın kıpırdama. ve bildiğin son duayı oku. eğer bildiğin bi tane varsa agnostic maganda
annemi hatırlıyorum. elinde şimdiki küçük hobby çikolatasından büyük olmayan bir çikolatayı tuttuğunu hatırlıyorum. onu mum işığında eritip ekmeğime sürdüğünü hatırlıyorum.
annemi hatırlıyorum,elime 500 lira sıkıştırıp işe giderken arkasından baktığımı hatırlıyorum
 Battal gazi filmlerini zevkle izlediğimi hatırlıyorum..
yalnız kalıp ağladığımı hatırlıyorum...
mayonezi ekmeğime ince bir zar gibi sürdüğünü hatırlıyorum annemin.
hep yürüdüğümü hatırlıyorum,
dizi yamalı eşofmanımı hatırlıyorum,
başka ne hatırladığımı bilmiyorum
bir ihtimal daha var, o da sövmek mi dersin
bana aşktan bahset diyorlar.dağlardan ve ovalardan. görmediğim bilmediğim şeylerden nasıl bahsedebilirim? deli mi bunlar? kan gölü ve bir avuç kusmuk var üzerimde.anlatabileceğim şeyler kısıtlı mı sandınki sandıklardan çıkarttığım aklım eridi sabunlar gibi yağmurun altında.
üzünlü nağmelerde aradım seni,
basitliğini sevdiğimi biliyorsun. arabanın camına düşerken seyredip dumanaltı kafelerde döndürürdün başımı. bilmek istemiyorum istemiyorum hayır istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum bilmek istemiyorum fuck off you son of the bitch. bilmek istemiyorum. sen neden istiyorsun. sen ne yapacaksın aramadığın telefon numarasını , çehrenin yamaçlarından kovarken beni seni neyi öğrenmek istedin.hayaletin cücüğü seni ben çağırdım. ne zaman istersem o zaman gitmelisin. niye geldin.git diyorum sana. içerde birileri var. git diyorum kapımı zorluyorlar. geceleri seni görüyorum geceleri seni görüyorum seni görüyorum geceleri. kan ve duman var içinde. neden neden hep ağlıyorsun. geceleri neden bu kabuslar içindesin, hani renksizlikler giyecektin. yine yalan tuttun doğru attın. hikayemiz bitmedi dediğimde de bitti.bitmedi hikayemiz dediğimde de bitti. madem biteceği var bitsin. ne yalan söyleyeyim. yalan söylemek için bir milyon nedenim ve ben, alır başımızı gideriz. arkamıza bakmayız. nereye mi gideriz? kaf dağının ardında bin başlı yılanı öldürmeye. sen masallara inanma güzel kız.onlar inanma diye orda. inanmaki yaşadığının masal olmadığına bir ikna mektubu yaz. dün gece yolda giderken yolun karşısnda bir adam gördüm. şöyle bir baktım da ne kadar çok benziyor bana. kendimi gördüm yolun karşısında,elleri ceblerinde ve yine soğuktan kamburu çıkmış. İntihar etmek günah, sen de bilirsin. ben hep intihar edenlere özendim. çünki günah olmasa dahi yapabileceğimden emin değilim. yolun karşısındaki ben konuşacak şimdi:

Elleri titrek değildi tutarken. ama sıcacıktı. elleri yumuk yumuktu, elleri bir iskeletin elleri gibi. bazen değişir böyle şeyler bilirsin sen de güzelim. hani romalıların yanına gitmiştim geçen cuma, sana olimpustan kır çiçekleri getirdim, saçlarına taç yap diye. Biliyorum güzelim, beni seviyorsun, ve yine biliyorum bunu bana söyleyemiyorsun. o kadar çok söyleyemiyorsunki başka erkeklerin gözlerinin içine gülüyorsun. keşke tecavüze uğrasaydın da bunu yapmasaydın. kırmızı teplerin kır çiçeği, ey nazenin güllerin en nazenini, biliyorum sen de özlüyorsun. ama özlemeden kavuşmak olmak. insancıklar herşeyi zıttıyla tanımalı. şimdi sana bir şiir yazsam yine razı olurmusun çırılçıplak koynuma girmeye. ya sen esmer güzeli hanedanlar hanedanının prensesi, yine bir şiir yazsam, gece yatmadan beni düşlermiydin again and again. but i dont think so. boşver güzelim das ist nicht meine deutch buch. beynimde iki lop var ve hiçbirinde rakmalar olmadığı için dilimin kemiği yok. Şaka yaptım. Buraya kadar yaptığım konuşmanın hepsi aslında yolun karşısındakinin taklidiydi. asıl sözlerim şunlardır:
Bütün tramvlarımda sizi seviyorumdur. yaşamıma katılan her zerrecik bendenken, en ufak bir cisimcik bile bana nüfuz ederken. gözleriniz nası açmasın on yıllık bir kara delik yüreğimde. ve bütün kayalaşmış kararmış taşları çekilirken yüreğimin ben hep dudağını düşledim. bazen dudağının olmaması bile beni ilgilendirmedi. düşlerim seni düşlerimde hep bir telaş içerisinde. niye ağlarsın gözlerimde.düşlerimde yüreğimi sıkıştıran bu zancılı bakışlarınız niye. Kabul ediyorum, artık gittiniz, galiba dönmemecesine. Seyrek de olsa uğramalarınızı seviyorum. aradaa bir yine uğrayın olmazmı. aman azizim lütfen karşıma çıkmayın. bakarsınız göz göze geliriz, elimden bir çığ yığını ter boşaları, boşalır da gözlerimin titremesi sesimin sulanmasına engel olamam. nefretimden dişlerimi gıcırdatamam. aman azizim, lütfen karşıma çıkmayın, ben sizi bulamamayı sevdim. o sokaklarda boş boş gezmeyi sevdim. inanın bilmiyorum sizi ararken karşıma çıksaydınız napardım. gülüp geçerdim heralde.neyse pirim, siz daha iyi bilirisiniz beni. çekilip bir kenara ağladığımı kimse bilmiyorsa bu benim en ihlaslı ibadetimdir. sizin zerrenizin haberi olmayacak bundan. bu yüzden sevinçliyim, bitap ses tellerimi duymamanız beni içten içe sevindiriyor ve bir sadizm basıyor kulaklarımı kızartırcasına. Sevgilim, siz ne zaman doktor oldunuz da elinizde neşter, eşelemektesiniz yüreğimi. her neyse, uzun bir klarnet sesinin yırtıcılığında zenciler geldi yine aklıma.mazur görün, şimdi gitmeliyim. sessizliğe haykırdığım bu kelimelere yankıların dahi cevap vermemezi ne kadar hazin...
bir zenicinin elleri,filler kadar büyümüş başı ve kulakları, saksağanları dinliyorum kışın ortasında. yorulmadı yol kenarındaki orospu otostopa. ben yoruldum volta atmaları balıksız prangalar. seni sevdiğimi söyleyebilirim. bu yeteneğe sahibim ve ellerimi seninle kirletmeyeceğim. bitmedi desem değişirmi, gecenin bi vakti yatak gıcırtılarında uyanırsan, rüyaların romaya çıkacak biliyorsun. bilmezlikten gelmekten başka sesler gelir. depremlerde sevişirsin görmediğin insanlar yer altında. cebinden çıkan sincaplarla konuşunca. bir sülük,sen ona konserve de. ya da bir salyangoz jiletimin keskin tarafında çıkmış yolculuğa, öleceğini bilmek böyledir işte. ölmeden önce yapabileceğin şeylerini yapma hayalini kurarak yaşmaktansa bıkmalısın ciğerlerinden. bir kız mı seni bu hale getirdi. sümmie haşa. bir kız bunu yapabilir mi sana. bin kız çullandı da üstüne birine vuruldun sandın sen o da vurdu sandı şişeinin dibine. rakışişesindebalıkolsamşaşarbakarsınkalırsınolduğunyerde. çırılçıplak yere serildi muhammed ali, başladı götün teki, saymaya ondan geri, dokuz,sekiz, kalkmalısın muhammed ali. frazer yatmalısın altına. sıkışıp kalmalıydı  beter böceğin dünyasında. herkese de siktir çekilmezki be abi. bir gün gelecek diye bekleyenlere selam söye. masalların olmadığını bile bile yaratan insanlar bir süre sonra masallara da kanmaya başladılar, filmlere de. filmler döndü hayatın sürdü. lakin hiç aynısı olmadı hayat. tadı ve kokusu bambaşka bir zarla kaplıydı hayat. film şeritlerine benzemedi. ben en çok soğanı sevdim. kokusuna ve tadına önem vermeseydi onu da severdim. seni de severdim
çok ağlayasım var gökyüzü. karanlıklarına yaslasam başımı, yıldızların yokken baksam sana gökyüzü.. seni kusursuz inşaa etmişler. tuğlasız harçsız. beniyse topraktan, çamurdan. çok ağlasam balçıklara sıvanır mı yüzüm, söylesem ak yüzüm kararır yaptıklarımı,peki senin gök yüzün ne zaman ağaracak. çok ağlayasım var gök yüzü, gözyaşlarım senin yağmurlarından güzel olmasa gerek. hiç bir melek taşımadı gözyaşlarımı sevdiğime, seninkiler neden böyle... konuşturtma beni gökyüzü... sen de olduğunu sandığın herşey senin dışında...ay, yıldızlar, güneş, sen neresindesin gerçeğinin gökyüzü, senin kubbeliğin varsa kubbe altında yaşayanlar sürer sefasını. sanane pahalı camekanlardan, sanane kameralardan gökyüzü.sen işine bak. yalandan bulutlarınla oyna, ben aşağıda göbeğine bakacağım. hiç mahremin kalmayacak ben sürekli bakacağım gözümü kırpmadan. bir ekmek kokusuna intiharlar savsakladım ben gökyüzü, bilmezsin. terk-i terk etmeden terkedildiysen, nasıl vazgeçtiğini iddia edebilirsin. Sisyphuslar doluşmuş aklımın başına, çakıl taşları ebabillerden hatırladınmı. ellerinde çamurlu taşlarla bağırsaklarından geçen kuşları. gökyüzü bi siktir. seni seyirlik oyun gibi seyrettiğini sanıyor insancıklar. sen seyrediyorsun onları, öpüşmlerini, kavgalarını ve cinayetlerini. kaç adam asıldı sen biliyorsun. Atlaslar tutamaz seni, sen hürsün tabi ya! siktir git be gök yüzü, siktir git