21 Mayıs 2012 Pazartesi

I.E. Richards kahvaltıda

hoşgeldin mister Richard kahvaltıma. çay koyimmi
- çay alayım tabi
- sen şimdi donut falan da istersin?
R: yok azizim, bari sen yapma. bilirsin hep söylemişimdir böyle popüler şeylere karşıyım ben. hep zaten bu "popular commercialised entertainment" batırdı şiiri de edebiyatı da. Allah'tan "waste land" çıktı da tutunacak bir dalımız oldu.
- hmm. demek popülere karşı çıkıyosun. senin için "new" critic diyolar ama
-derler derler, eskisende new derler, yenilensen de. oysa ben yeniye karşıyım. ama eskiye de karşıyım. Hatta sizin şiirlerinizin hastasıyım. ne güzel,kurulmuş düzenin merkezini kaydıran şiirleriniz var. var olan gelenekçi şiirin içine ediyim ben. onu hareketlendirmek için merkezinden sarsmak ve direnmek lazım bence.
- zeytin de al azizim.
R- alayım üstadım
b- yaw üstat falan deme bana ayıp oluyo bak. hem sen dili ikiye ayırmışsın söyle bakalım iki dil bir bavul. yok karıştırdım. zeytin kelimesini iki dilde de söyle.
R- şimdi bir scientific ya a symbolic dediğimiz dil çeşidi var. burdan, zeytini telaffuz edecek olursak zeytinin minarellerinden,akdenizde doğuşundan, siyahlığından faydasından ayetlere konu oluşundan, bahsetmek gerek. emotive language içerisinde "zeytin" kara güneşim doğmassa masama, sabah olmuş gün doğmuş kimin umurunda derim. böyledir bunlar.
B- ya bırak romantik yapma.
R- yok ya, romantik yapmıyorum. Tamam mathew arnoldun bazı sözlerini destekliyorum. mesela adam demiş; "poetry... will remake our minds". ama ben bunu genel manada söylemiyorum. topluma öncü olacak birşey gibi algılanmasın şiir. o sadece kişisel bir yenileme yapabilir. ayrıca ben emotive language üzerinden romantik edebiyatı yapmıyorum. ben bir tecrübenin karmaşıklığından ve bütünselliğinden dem vuruyorum.
b- dem mi? tazeliyeyimmi şiirleri?
r- çay ve şiir duygularımın arasında bir karışım seziyorum işte. benim romantiğim böyle bişiy.
b- hea.
R- ben zaten emotive dili bıraktım. adam yerine koymuyorlar. critic dediğin nesnel olacak bilimsel konuşacak.
b-senin kökenler de zaten felsefeden geliyo. ohh, bulmuşsun yolunu. kimse beni anlamıyo bilader (paşa çaylar tokuşturulur). napcaz bu meseleyi?
R- dedim ya üstadım.
b- yaw deme üstadım falan.bak rezil oluyorum çocuklara
R- tmm tmm efendim. dedim ya bu populer eğlence kültürü herşeyi mahvetti. Ben kitaplarımda bahsettim bundan.okudun mu "practical criticism"
b-okumalı mıydım?
R- yok canım. sizin okumaya ihtiyacınız mı var. ben gençler okusun diye yazdım.
b- ne yazdın?
R- ya topladım gençleri bir odaya. verdim önlere şiirleri. ama gençler daha önce bu şiirleri ne okumuş ne görmüş. şiirlerin ne zaman yazıldığı, kim tarafından yazıldığı, nasıl yazıldığı hiç belli diil. okuyun la dedim. okudular. Koca şairlerin şiirlerindeki güzellikleri bulamadılar. Kötü şiirlere kötü şiir diyen oldu tabi. Ama imzaya bakıyor millet. Altına deseydim ezra pound yazdı, hemen derlerdi şiir budur. onun için senin şiirlerde imzasızlıktan güme gidiyor.
b- bence şiir, şaire uzak okuyucuya yakın olmalı zaten. beni tanımadan beğensinler beğenceklerse.
R- çok haklısınız efendim.
b- beyaz peynir ye bak kars otlu peyniri o. sizin oralarda yoktur.
R- böyle anadoluyu hatırlatınca benim "pseudo statement" geldi  aklıma. Duyguların ve tavırların rahatlamak açısından dışa vurumu ve şekillendirilmesi önemlidir. siz peynir dediniz karstan, işte kimi dem vuruyor tanrıdan. ya da bilim adamları konuşsun karpuzdan. hepsinde bu "pseudo statment a giriyo.rahatlamak için alayı. ama işte son zamanlarda çok bilimsel konuşur olduk. o da yeni nesili harap etti. lost çok bozdu.
b- hadi bitir tabağındakileri çok konuşma.
r- aman efendim sizi bulmuşum yemek mi yerim. sizin şiirlerinizde çok takdir ettiğim birşey var. ben buna kendimce "organic unity" diyorum. şiirinizdeki öğelerden birini seçiyorum ve birsürü bağlantı buluyorum şiirde geçen diğer imgelerle. ve bir sürü anlam türüyor ama bunlar bütünlüğü bozmuyor. bir de mesela bir kelime veriyorsunuz diğer bir kelimenin yanına koyunca ikinci kelime de bir anlam çoğalması oluyor. kelimeler arasında çok fazla bağlantı olsa da bir sürü anlamlar diğer bir sürü anlamlarla ayrı yerlerde durmayı başarıyor. ben buna şaşırıyor ve "interinanimation" diyorum vesselam.
b- ya kalk git ya. adam sandık kahvaltıya çağırdık. sen benim şiirimi anlamamışsın. benim senin gibi bir şiirim yok. defool. defol ulenn. döverim seni. hepinizi döverim.