4 Ağustos 2011 Perşembe

Öğretmen psikolojisi ve Öğretmen Kime denir



Çok acayip milletiz vesselam, başımızda o kadar gaile,dert,tasa,düşünmemiz gereken o kadar çok şey var ki, hepimiz ufak birer ruh hastası aynı zamanda değme psikologlara taş çıkartacak kadar ruh doktoruyuz.

Nerden çıktı şimdi bu diyeceksiniz? Hemen açıklayayım efendim.

Öğretmenlik çok acayip bir meslek, acayipliği şuradan geliyor ki, cumhurbaşkanı da olsan, askerde olsan, esnaf da olsan bir öğretmenin tornasından geçersin, yani tüm mesleklerin anasıdır öğretmenlik.

Haliyle her sene devletimiz belli bir sayıda öğretmen atamaktadır, ama nüfus malum olduğu için açığımız bir hayli fazla ve devlet bunu tek kalemde kapatamıyor veya kapatmıyor orasını bilemem. Benim gelmek istediğim nokta 200.000 binden fazla öğretmen adayı var, bunlar her sene Kpss denen o acayip sınava girip, atama ümidiyle bekleşip duruyorlar, hayatlarını buna göre kuruyorlar, kimisi 1 senede atanıyor, kimisi senelerce bekliyor ve her sene yeni bir acayiplik karşılarına çıkıp duruyor. Onların bu ruh hallerini anlamak lazım.

Öğretmen adaylarının toplandığı bir forum var, oradaki başlıkları okursanız, aslında 200.000 işsiz öğretmen yerine, 200.000 ruh sağlığı bozulma eğiliminde olan öğretmen olduğunu göreceksiniz. Atanın büstüne sarılıp ağlayan mı dersiniz, muska yaptırıp atanmak niyetinde olan mı dersiniz, milletin moralini bozmak için komplo teorileri yazan mı dersiniz, ne ararsanız var. Hani okusanız diyebilirsiniz ki, biz çocuklarımızı bu ruh halindeki, patlamaya hazır bomba şeklindeki öğretmenlere mi emanet edeceğiz.

Hiç korkmayın efendim, tehlike yok. Yaptığım araştırmalar sonunda, her ne kadar bu sıkıntılı süreci yaşamış olursa olsun, atandığı yani hedefine ulaştıkları zaman öğretmen adaylarımız psikolojilerinin 90 derece dönerek düzeldiğini fark ettim.

Sizde deneyebilirsiniz, forumda başlık açıp Atanmış öğretmenler buraya derseniz, çok mantıklı saygılı konuşmalar, atanmamış öğretmenler buraya derseniz seviyesiz, terbiyesiz konuşmalar göreceksiniz. Artvinli Filozof arkadaşım Salih bunu Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramıyla açıkladı. Yani atanıp temel güven seviyesini geçen öğretmenlerimiz, artık sorumluluklarının farkına varıyorlar ve atanamamış öğretmenlere rehberlik bile yapmaya başlıyorlar, sanki aynı durumda 1 sene önce kendileri yokmuşçasına.

 Bence bu çok mucizevî ve güzel bir şey. Henüz bir tane öğretmende çıkıp, ya atanamadım ben 5 sene, bak şimdi atandım, dur bi cinnet geçireyim de şu okulu basayım demedi, ne yaptı uslu uslu dersine girdi, öğrencilerine güzel örnek olmaya devam etti. Bence gerçekten çok acayip özellikleri olan milletiz, bir çok şeye çok rahat katlanabiliyoruz, çok kolay unutabiliyoruz, bu hem iyi hem de kötü bir özellik, nerden baktığınıza göre değişir.
Ama sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, ne kadar sıkıntı olursa olsun, herkes sorumluluğunun farkında ve Gelecek nesiller güvende rahat olsun, Eti sizin, kemiği öğretmenlerimizin, tabi atanabilirlerse...

Bonus:

 Bu yazıya birde bonus eklemek istedim, bu konuda Kime öğretmen denir? Sorusu üzerine olacak. Hala bir muallak durum var, öğretmen öğretmenlik mezunu insan mıdır? Yoksa atanıp devlet de işe başlamış bir insan mıdır? 

Yani bizdeki genel kanı, öğretmenlik mezunlarının tam olarak öğretmen olmadıkları üzerine. Onlara öğretmen demek istemiyoruz. O zaman bir sorun ortaya çıkıyor, atanamamış öğretmenlere ne diyelim, direk işsiz deyip işin içinden çıkalım mı? Ben bilmem dostlar sadece bu ikilemi ortaya koymak istedim. Düşünüp çözmek size kalmış. Askere gitmeyip, sünnet olmayınca erkeklerin tam olarak adam sayılmadığı ülkemde, bu tip ikilemler doğal, rahat olalım. Erman hoca "penaltı penaltı gibi olmalıdır" deyip yeni bir bakış açısı getirmişti olaya. Bizde diyelim ki Öğretmen Öğretmen gibi olmalıdır, o kadar bitti, nokta.