17 Nisan 2012 Salı

gun vs poem

sometimes you have to bring your own gun because stanzas are not always filled with powder

film

bütün başrol oyuncularını yakışıklı, karizmatik, güzel olması bir alışkanlıksa da holy bulduğumuz woodlara insan yüzleri çizeriz. putlarımıza özenmek kadar vaşaktır mendil. gözlerimi gözlerine dik açıyla oturt ki mimari mizi mazimizde aramayalım. sütünlar ve kolonlar, fareler ve deneyler kadar gerçektir bana kalsa. bir mübareklik sezdiniz siz de değilmiş. gözlerimi hissedebiliyorum

dünyayı anlamaya çalışmayın

ders verek gibi olmasın.ya da vaaz vermek gibi. ama beni çalışın. bana çalışın demiyorum. beni, mesela tezinizi benim üzerime yazın.dünya gereksiz büyük diilmi sizce de bizce de yada latincede. her dilde aynı çıkmaz. bildiğim iki kelime de etkiliyici bir büyü ve rehabilite etme yeteneği var. (bi) siktir git

at

insanlar düşerken çok sık at dermiş.bunu bi dize de görmüştüm. bitişimiz hiç de radikal olmayacak

karanfil de tütün kokusu(n)

bak hele

çiçek yaprakları gibi sapır sapır ağaçların dibine dökülmüş insanlardan kartpostal yapamya kalkmayın. önce kullanma kılavuzunu ya da varsa readme dosyasını bulmalısınız.
terli terli ve aç karnına feyse girmeyin.
bir kurbağa göbeğini göğe dikip güneşlenebiliyor. buna şahidim. atomlar da. sen şahit değilsin hariç

silsile

kelimelerin yağmur gibi yağdığı ve arabalar gibi üzerime çarptığı sisli ve cümleli bir havada bütün bunları başımı hasardan korumak için yapıyorum.
bütün yemekleri aç kalmamak için ve haz aldığım için yiyorum.
işemeyi çok seviyorum.
not; not diye birşey bir yazının eksik donanımlı olduğunu ve dışardan destek alma ihtiyacı duydugunu ortaya koyar

ah muhsin ünlü eksi 2

kapımın önündeki nallara mıh çakıp bir at çevikliğinde bindim aşka. ama attan inerken bir rasyonellik krizi geçirdim. sen yazmaya başla ki, ben saçmamamamlıyım

kanto

kanto yapan bir seni tanıyorum
ama bir dragoroman tanımıyorum
senin harflerin bir kızı hatırlatıyorum
böyle buyurdu zerdaleştüyorum

uykulu sucuklar yemek alışkanlığı

bir-bülent-ölsündür çok sever yaşamayı. bir-bülent-ölsündür çok sever uyumayı. çünkü uyku birilerinin uzaktan akrabasıdır. ve bu iş için de referans vermek lazım gelir.

vardiya değişimi

gençti, işten kaytarmayı çok severdi. çok  da tındı. nasıl oldu anlamadım, bu havaları bana bırakıp gitti.

define-tion

aşk bir girdabın içinde ne kadar süre kalabileceğinle doğru orantılı rakamsal ve hormonsal verilerdir. delilik, bu girdapta varılabilecek maksimum süreyi aşıp girdaplarda gerçekliğini kaybetmektir. nefret.o benim

Vather

bir insan, ya da bir insan değil. konuşabilen canlılar baba dediğinde, altında buzağı arayan edebiyatçılara entel diyorlarlar. kendine entel diyen bir milyon kentrilyonbinyüz konuşan canlı gördüm. hiçbiri senin kadar güzsel değildi. yapraklarıdan taşan çiğlerden yedim. appendiximi aldılar. sana vather diyorum. "vather why hafe you vorsaken him"
*bir baba ata binemese de babadır.
yine özledim. özledim seni çünkü yemek yemeyen insanları seviyorum. acıktım diyenleri işkembelerinden tavana asasım geliyor. mendil satan çocuklardan iğrenip çiğ istakozları miğdeye indirmek için ağzı sulananlar sapık değilse de pavlovun deneylerine maruz kalmış gevişgetirengillerdendir. seni özledim, çünkü gökyüzüne bakıyorum.
kustum yazmışsın mesajında. nasıl sevindim bilemezsin. insanlığın çirkin yüzünü seyredip mide hazımsızlığı geçirmen ne kadar güzell. hala biraz bir parça birşey kalmış demek yüreğinde ama kusmuğun da var bir parça ağzının kenarında. Meğer "küstüm" yazmışsın. süküt-u hayale uğradım. noktalardan intikam almak isteyen bir ingilizce gibi nefret ettim senden. sen demişken. nasılsın iyimisin* yoksa gökyüzü siyah mavi beyaz pembe renkte mi yine

ah muhsin ünlü -1

not:lazım gelen gülleri bulamadım, bu yüzyıldan dikine çıkamadım enine de sığamadım, bence geri gelmelisin, lazım gelmeyen boşluğu hissediyorum. sen yokken şair diye cirit atan beygir olamama ihtiyacıyla dolu insanlar var

ah muhsin ünlü

adama bir öpücük verin* yoksa şair, ölecek%