27 Aralık 2011 Salı

Ters Takla

Sigaranın çıtırtılarında gelen güzel tütsü kokuları transa geçmeme yardım etmek ister gibi. daha az korkarak; seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum. kızıl saçlı güzellik, gece saçlı dilber, kırmızı gözlerin ölüm andı içtiriyor birmilyon birinci kere bana. nefes almak zorlaşmasaydı seni düşünürken, inan bırakmazdım bir saniye dahi seni düşünmeyi...

Git kendini çok kovdurmadan

git başımdan sevgili...
Kendimi üzmek için sana ihtiyacım yok benim

Zengin ve Güzel

İçinde bulunduğum ortamdan mütevellid zengin kızlarla pek fazla karşılaşmaktayım. Bu haseble, aklıma bir soru takıldı. Acaba zenginlik ve güzellik arasında bir bağlantı var mı? işçi sınıfı gardaşlarımı üzecek bir cevap buldum malesef. Evet güzellik ve zenginlik doğru orantılı!
Zengin insanların aynı zamanda güzel olmalarını iki temele dayandırıyorum; Öncelikle, zengin olan erkekler eş seçiminde kriter olarak genellikle güzelliği göz önünde bulunduruyorlar. Ve güzel kız bulmakta çok da zorlanmıyorlar. Haliyle, güzel olan anne adayları da kendilerine benzeyen güzel kız evlat yetiştiriyolar. Bir nevi safkana doğru gidiyor bunlar. Çünkü, soyağacının başındaki zengin erkek o kadar yakışıklı olmayabilir. Fakat güzel analardan doğa doğa,nesilden nesile güzellik geçebiliyor. Nazi sen haklıydın!
İkinci sebebe gelince, zengin olan aileler çocuklarının beslenmelerine, yemelerine içmelerine dikkat etmekle kalmayıp aynı zamanda herhangi bir sağlık problemi karışısında da tıbbi müdahalede bulunabiliyor. Mesela, beslenme yönünden bakcak olursak, zengin bir kız çocuğu, dengeli beslenmesi, çeşitli vitaminleri yeterli alması hasebiyle fiziksel yönden bir üstünlüğe kavuşuyor. Kargacık burgacık ufak tefek kızlara pek rastanlmıyor. Tabi kronik hastalıkları saymazsak. Bu genç kızımız gençlik dönminde de yeterli parayı bulduğu için ayrobiktir neyimdir yapıp fiziksel üstünlüğünü daha da üst seviyelere çıkarıyor. Gerekirse yazın maldivlere gidip güzel güzel e vitaminini tenine nüfuz ettiriyor. Harikasınız bayan! Tabi bu zenginlik olayına estetiği dahil etmiyorum. Belki çocuklukta geçirilen ve burun kırılması gibi ufak tefek fiziksel bozukluklara derhal müdahil olunup güzelliğe güzellik katıldığını da es geçmemek lazim.
Zengin olup da çirkin olabilmeyi başaranlar da var. İstistnalar daima olmalı. Kahrolsun bilim.

dil istibdattır

milleti millet yapan alamet-i farikladan birisi de dildir. Bunu herkes takdir eder. Tabi bu milletti millet yapma nedir? kime göre millettir? bu arada millet nedir? klasik tanımlardan biri aynı toprağı, aynı dili, aynı ırkı, aynı kültürü paylaşan, ortak amaçları olan topluluklar millettir. Palavra. Bunlardan hiçbiri milleti tanımlamaz.
Özellkile ortak dil kullanımı. Neden bir millete mensup olmak için dil birliği olsunki? Türk olmam için neden Türkçeye ihtiyacım var. Ya da İtalyan olmam için niye italyacana bilmeliyim? El cevap: böylelikle insanlara anlaşıp derdimi anlatabileceğim. O zaman bir milletin millet olması için tuvalet kağıdını kullanmalarını da şart koşalım. Çünkü o da toplumun ortak değeri ve insanların birbiriyle anlaşması için şart. Zira, kokan bir toplum bireyi, toplumdan er ya da geç kopacak demektir.
Dile sürekli vurgu yapılmasının sebebi, ortak bir dile sahip olan toplumun yönetilmesinin kolaylaşacağı içindir. Klasik bir şekilde "sakın sürüden ayrılma, yoksa kurtlar seni yer" politikasıdır. Eğer içinde yaşadığın toplumun dilini bilmiyorsan bu demektirki, o milletin TV, radyo, gazete gibi iletişim organlarından faydalanamayıp, oy kullanamayacaksın demektir. Çeşitli medya organlarıyla, devletler, partiler, ideolojiler sana fikirlerini aktaramayacak, sende matrix te dolanan bir virüs olarak kalakalacaksın. Çünkü, devlet eğitiminden geçemeyecek, yontulmamış bir yonga olarak toplumun böğründe kanayacaksın. Fuck off be abi. Türkçe bilen bir türküm. Ama az sonra kafamı duvara çarpsam ve türkçe konuşma yetimi kaybetsem, ben yine türkümdür.
Devletler neden resmi dilleri çoğaltmaktan korkar, neden sürekli tek bayrak lafının yanına "tek dil" de koyulur.Çünkü senden korkuyorlar. Toplumun kurallarıyla yoğrulmanın ve bir ideolojiye ait olmanın yegani yolu olan dil aletini yok edersen topluma adapte olmaz, ve bir tehdit hale gelirsin. Çünkü sen başkasındır yabancısındır. Aslında bu konudaki en çıkıntı örnek yahudilerdir. Nereye giderlerse gitsinler, kapalı kilit bir topluluk rolünü üstlenmişler ve kendi dillerini de yanlarında taşımışlardır. Gittikleri çoğu yerden kovulma sebeplerinden biri de budur; gittikleri yerlerin dilini adapte etmeyip sistemin dışında kalmaları.
Bu açıdan islam dininin bütünleştirici unsur olarak dil kullanması harika birşey. İslam bir ideoloji olamayacağından, onun dile yüklediği anlam bambaşkadır. İster fransızca konuş, ister çince islam için önemli değil. Allah'ın seçtiği dil etrafında bütünleşmek ve bu dili dünyanın her yerindeki müslümanlar için ortak bir iletişim aracı kılmak müthiş bir hadise. İnanıyorsan üstünsün. dil, ırk ayrımı yapmaya gerek yok. Sen yine istediğin dili kullan.
ne mutlu türküm diyene