2 Ocak 2012 Pazartesi

avuçlarıma yağıyor terler, bir birikintinin ortasında batmanlar uçuyor. yoruluyorum koşarken ay akları yüzüme ve saçıma düşüyor. bense beceremiyorum hiçbir düşüşümü. batıyor dik enler ve boylar dünya paralelinde biryerlerde. yaşam buluyorum uzandığım port mantoda. seni seviyorumlar yazıyorum bulutlardan. sense öksüz bir gelincik haykırışı gibi yükseliyorsun doğmamış nargile ateşleri arasında. yaşıyormuyum kuruluyormuyum bilmiyorum. Anne hava nemli. genizlerime bir avuc duman kapalanıyor,dizlerimden kan gelirken. bunu da bil yara alıyorum. bunu da gör sekerek gelen her kurşun tanesinde bir melek ve bin atlı görüyorum. bunu da bil yara alıyorum..
nalının tozu

tura

Eğimli bir yoldan kontrolünü kaybetmiş bir şekilde yuvarlanırken, izleyen herkesin, kaderinin, dibinde izmaritlerin hapis yattığı bir yol ızgarasını boylamak olduğundan emin olduğu bu bozuk para, o kadar da değersiz olmadığını anlayabilmek için sahibinin yetişip üstüne basmak suretiyle onu bu sondan kurtarmasına muhtaç.

MİNİK DEVRİM LİDERİ

     Pastel boyaları eline geçirdiği her fırsatta anne baba ve kendisinin el ele tutuşmuşluğunu mutluluğun kendisi diye resmeden çocuk, bu resimlerin ilkini yaptığı o ilk zaman, eserinin ‘şah’ı olarak kalktığı masasından bu kez yorgun iner. Annesinin etek ve bluzunun rengi, babasının saçlarını hangi tarafa yatırması gerektiği, kendisine ise ne giydirirse annesini hoşnut edebileceği konuları üzerine daha çok kafa yormuştur bu resminde. Bu sefer, sayısını unuttuğu önceki bilmem kaç resminde ters giden o şeyi bulup şimdikinde tekrarlamamaya kararlıdır çünkü. Yürür odasının kapısından salona doğru; değiştirdiğinin oda değil de ülke olduğunu bilmeden, yeniden… Sınırından adımını attığı bu yeni ülkede değerlere paha biçildiğini; biçmeyenlerinse nasıl cezalandırıldığını, kıymetlilerinin gözlerindeki parıltının; soğuk PC ekranında, almayı düşündükleri kırmızı arabaya bakarken, kendi elindeki kağıttan dünyanın gökyüzünde batmakta olan güneşin ardında bıraktığı kızıllığa bakarkenkinden daha yoğun olduğunu görebildiği o an anlayacaktı çocuk. Bundan sonra ülkesine, bu yabancı ülkede gördüklerinden etkilenmiş ve o kısacık anın ona öğrettiği ne varsa kendi ülkesinde uygulamaya geçirme ülküsündeki bir devrim lideri olarak döner. Eline aldığı son beyaz kağıt ise üzerine kızıl devrim manifestosunu yazmak içindir. Bu minik devrimcinin elleri bundan böyle kırmızı pastel boya ile değil kan kırmızısıyla kirlenecektir…

1 Ocak 2012 Pazar

Ne zaman ekmek ziyan edecek olsam, soluğu bir çorbayla bir sepet ekmek tüketilen esnaf lokantalarında alıyorum ...

İsraf kötü tıpkı biriktirip yığmak gibi...