11 Mart 2012 Pazar

Ölünün uyanışı(Bölüm 38)

Amerikanların dediği gibi “jesus fucking christ”. İntiharın bu kadar can yakıcı bir eylem olduğunu bilmiyordum. O kadar yüksekten atlamanın kesin ölümle sonuçlanması gerekiyordu. Peki ölmüş müydüm? Öldüysem şu an çektiğim acı cehennem azabı mıydı? Yanağımın ve kıçımın üşüdüğünü hissediyorum. Biraz da ışık var galiba. Ölmeden önce herkesin gördüğü ışığı mı görüyordum? İnsanların bir çok şekilde intihar ettiğini düşünüyorum. Böyle anlarda insanlar alakasız şeyler düşlerler. Matematik sınavlarında soru üzerinde düşünürken uzayda dondurma yenilebilir mi diye düşünürdüm. Bu fikri ne kadar fazla aklımdan atmak istesem de gelir yapışırdı. Sonra kendiliğinden sessizce giderdi. Yüzümün hafif gölgelendiğini hissettim. İşte melekler hesap sormaya gelmişti. Ağzımı kıpırdatabildiğimi hissedince hemen soruyu yönelttim,  -soru sormaya mı geldiniz?

-galiba o görev bana ait değil. Ben de bekliyorum ve henüz hiç kimse soru sormadı.

-sen kimsin peki

-ölüp ölmediğini bile bilmiyorsun ama merak etmekten vazgeçmiyorsun. Kim olduğumu sorduğunda ismimi mi kastettin yoksa mesleğimimi?

-kim olduğunu sorduğumda benimle ne alakan olduğunu öğrenmeye çalıştım sanırsam. Yani içimde olduğum durumun ne olduğunu anlayabilmem için biryerden sorular sormaya başlamalıyım. Kim olduğunu öğrenmekten başlamak uygun bir refleks gibi geldi bana. Bir ölüye göre de, ya da ölüysem eğer hala yaşadığım gibi konuşabiliyorum.

-ölmüş olarak mı konuşmayı dilerdin peki, yada başarısız bir intihar girişiminden çıkmış olmayı mı dilersin?

-zor bi soru sordun. Başımın sol tarafı da donmuş durumda galiba. Ölmüş olup bütün bunları yapabilmek daha ilginç zannedersem. Hala biraz otantik ve karizmatik olmayı diliyorum demek.

-ölmüş olmak tehlikeli oyunlarla ilintiliyse, o zaman yaşamak biraz anlamsızlaşır zaten.

-algıda kıtlık mı yaşıyorum yoksa sen mi anlaşılmazsın. Acaba tanışabilir miyiz?

-tanışmamızın sana bir yardımı olmaz. Yaşadığın insanlarla çıkar ilişkileri doğrultusunda kurduğun arkadaşlık mantığı benimle kuracağın ilişkide olmamalı sanırsam. Sana faydamın olmayacağını varsayarsak tanışmak anlamsız. Ama seninle konuşmam bile senin faydana işleyen bir eylem. Şu an eyleme ve harekete muhtaçsın. Eylem yaptığın sürece yaşadığını zannediyorsun ya da daha canlı hissediyorsun kendini.

-doğru olabilir. Ben ismimi pek hatırlamıyorum galiba. Senin isminle başlasak iyi olacak sanırım.

Doğrulup oturmaya çalıştım fakat hareket kabiliyetimi kaybetmiş gibiydim. Benle konuşan şahsiyet yanıma eğildi.

-Benim adım Himmet Senol. Bir zamanlar ben de senin gibi bir eylemde bulundum. Kendi balkonumdan atladım. Ama intihar ettiğimi yediremediler. Korktular belki de mesuliyeti üzerlerine almaktan. Bilmiyorum ama kayarak düştüğümü iddia ettiler. Ne korkakça bir son.  70li yıllardı sanırsam. Günlerden 26 Marttı. Günleri yıllardan daha iyi hatırlıyorum. Ama yorulduğumu hatırlıyorum. Sevgi de çok kolay yorulurdu. Benim yoruldum ve dinlenmek için balkondaydım.

-Herkes yorulunca balkona çıkar tabi ya. Ben de yorulmuş olmalıyım. Demekki insanlar yorulduğu için ayakları kayar. Ya da ayakları kaysın ister.

-tüme varımlar yaparak zihnini tembelliğe alıştırıyorsun. Sonra da kendini bilim adamı zannediyorsun.

-aslında akademisyenim bilim adamı değilim. Yani insanlık adına daha lüzumsuz şeylerle uğraşırım. Edebiyat yaparak insanlara faydalı olabileceğimi zannetmiyorum. Sevgili Himmet, biz burda kanlı canlı olarak konuşuyor olsaydık, ya da kanlı bir himmetle arkadaş olsaydık, bir akademisyen gibi seninle konuşsaydım, alengirli laflarıma maruz kalsaydın, sana evrenin ne kadar dolu ve bizim ne kadar onun bir parçası olduğumuzdan bahsetseydim sen konuşmanın çabuk bitmesini temenni ederek inanmış gibi görünürdün. Bende görevimi yapmış gibi düşünürdüm, herkes mış gibi yaptığı zaman, herşey yolundaymış gibi görünürdü. İkimizde rahat bir nefes almış gibi yapardık. Yaşamış biri olarak son dakikalarımızı geçirdiğimizi düşünene kadar senle konuşmaktan ya da konuşurmuş gibi yapmaktan vazgeçmezmiş gibi yapardım.

- O zaman şu an ölmüş gibi yaparak aslında canlı bir konuşmanın devamını yaşıyormuş gibi yapıyor olabilirsin.

-Önemi yok. Ben çocukken de yönetmen olmak istemiştim. İnsanları yönetmek ya da bir şeyler yaratmak gibi zevkli bir şey yok. Peygamber olsaydım ben de çamurdan kuşlara üfler onlara hayat vermek istermiş gibi yapardım.

- Neden intihar edermiş gibi yaptın?

-mış gibi yapmadım. Gerçekten insanlar bir şeyler  yapmaya kalktığında, yapmak istedikleri şey, asla kafalarında tasarladıkları gibi tamamlanmıyor. Yani platonun idealar dünyası gibi. Kafamızdaki fikirlerin dışa vurumu aslında kafamızdakilerin dışa vurulmuş gibi yapan halleri. Kafamdaki intiharı asla böyle tasarlamamıştım. Doğrulmama yardım eder misin?

-doğrulmana yardım edermiş gbi yaparsam yaşadığını zannedermiş gibi yapacaksın. İyisi mi kendi kendine kalkmaya çalış.

-biraz çocukluğumuza dönermiş gibi yapalım o zaman. Çocukken herşey biraz daha basit gözüküyor. O zaman beni çıkarsız doğrultmayı deneyebilirsin.

-Tamam hadi burdan kalk ve gidelim. Hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam et.

-hayatıma zaten devam ediyorum. Hiçbir şey olmamış gibi davranmama da gerek yok. Bir şey olduysa, bir şey olmuş gibi devam ederim. Zaten hiçbir şey olmamış gibi devam edersem aslında bir şey olmuş da ben onu olmamış gibi düşünüyormuşum gibi hayatıma devam ederim. O zaman da derin yaralarla hayatıma devam etmiş olmaz mıyım?

- Doğru. Kesinlikle böyle bir şey olurdu. Ben insanların yokluğunu karanlık olunca fark edemediğimden yok kabul ederim.

-bense senin varlığını yüzüme bıraktığın gölgeyle fark ettim.

-demekki ışık oyunlarıyla birşeyin varlığı ya da yokluğu hakkında yorum yapabilme ahmaklığına sahibiz. Artık ismini hatırlayabiliyor musun?

- İsmimi hatırlıyormuş gibi yaptığımda adımın Tahir olduğunu düşünüyorum. Bir de kızıl saçlı güzelin silüeti geliyor aklıma.

-gözlerini kapadığında aklına gelen şekiller aşık olduğunu düşündürmesin sana demek için çok geç. Aksini düşünseydin zaten burda olmazdın sanıyorum.

-nasıl?

-intihar etmezdin zannediyorum. Yorulman beynindeki aşık olmuşsun gibi yaptığın kızın şekilleriyle ilintili sanıyorum.

-Bilmem. O durum biraz karışık. Yani intihara tamamen başka bir sebeple giderken, son anda yapılan bir telefon görüşmesi de etkilemiş olabilir benim durumumu. Bak şu an ne kadar farklı şeylerden bahsetsek de aklıma gelen şey kafede oturan mini etekli bir kızın eteğinin hafif açılması ve benim onun bacaklarını kaçamak bakışlarla süzmem. Konuyla hiçbir alakası olmamasına rağmen böyle şeyler düşünebiliyorum. Bu olayın bir zamanlar gerçek olduğunu biliyorum. Ya da aklımda öyle kalmış.

-Olabilir, bende sevgiyle sevişirken bazen Bilge’nin sarımsaklı cacık yiyişini düşünürdüm. Bunu yapan V. Himmet olsa da , ayağım kaydığın da onun da ayağını kaydırdım sanırsam. Sarı Himmet, ya da sizin bildiğiniz II. Himmet de öldü biraz.

-70lerden kalma olduğunu sanıyorum. Kendine padişah rakamlarıyla hitap edecek kadar yaşlı görünmüyorsun.

-yılları iyi hatırlıyamıyorum. Belkide 1570lerden kalmayımdır.

-Hiç öyle düşünmemiştim. Ne gibi bir durumun içinde olduğumuzu bana söyler misin?

-Akla gelen en basit cevap arafta olduğumuz. Arafta olabiliriz. Ölmemiş olabilir. Yada öldükten sonra böyle olabiliriz.

-Bu üç ihtimalden başka bir ihtimal de yoktu zaten.

-İhtimaller çok fazla. Ben bunları senin için üçe indirgedim.

-ben hala doğrulamıyorum.

-Bu demek oluyorki o şekilde eylemlerine devam edeceksin. Sohbet edermiş gibi yapmak canını mı sıktı?

-Sanmıyorum. Ama özlemiş gibi yapmak canımı yaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder