-ekonomik menünün yanındaki 5 liralık kola gibisin, Arzulanan ama, ama alınca acıtan
-son pringles parçası gibisin.başkası yiyince sinirlenilen
-ilk sigarası gibisin açılan paketin. pervasızca içe çekilip izmarit gibi atılan
-75cmlik kuşbaşılı pide gibisin. yedikçe tat veren
-yayları bozuk çekyat gibisin. yatınca sırt ağrıtan
-osuruk gibisin.yükseldikçe daha da kokan
-sıcak kola kadar çekilmessin
-yediveren gül gibisin.adı üstünde
-meyvalı soda gibisin. gazozun gayr-i meşru çocuğu
-telvesi ve dudak payı bol türk kahvesi gibisin.kendisi yok
-nargile marpucu gibisin,elden ele dolaşan.
-ve herkesin ağzına giren
Zaman üstüne, film üstüne, yemeğinize düşen sinek üstüne, şu aşağıda boş boş yüzen balıklar üstüne, aklınıza ilk gelip de söyleyemeyip değiştirdiğiniz şeyler yüzü suyu hürmetine ...
24 Haziran 2012 Pazar
18 Haziran 2012 Pazartesi
şehirlerin insanları
şehirler insanların ne yazdıklarını etkiler arkadaş. çok yeni bir tespit olmasa gerek. şu sıralar, o şehir bu şehir gezerken anladım bunu. ben fark etmesem de, tarihin içinde sıcak sıcak yanan, kokusu mis gibi dağılan tarihi binaların arasından geçerken yazdığınla ankaranın soğuk heykel ve parkları arasında yazdığının arasında fark var. Örneğin tophanenin nargile kafelerinde otururken sıradan biryerde oturduğumu düşünebilirim. Lakin farketmeden seyrettiğim manzarada Kılıç ali paşa cami var. Taksim amele kaynıyor olabilir. Ama dar sokakların ahşap evlerine baka baka indiğim yokuş, nazlanan bir sigara dumanı gibi nakşolur zihnime. Bu böyledir. Arnavut kaldırımlarda ayağın takılınca, atlar nasıl iner diyebilirken,asfalt kokan caddelerde petrol gelebilir aklına.
14 Haziran 2012 Perşembe
güneş ışığına maruz bırakmayınız
gündüz yazılmıyor birader. hayata tutunma çabaları takdire şayan salyangoz, kabuğuna beni de al.
13 Haziran 2012 Çarşamba
KORKMA BEN VARIM
paradokstur kendileri. yani istediğimiz birinin yanımızda olmamsı bir korku sebebiyse,birden çıkagelip "korkma ben varım" demesini isteriz. ama zaten o kişi hiç var olmasaydı korkulacak birşey de olmazdı. sahip olduğumuz şeyler ya da sahip olmaya çalıştığımız ya da sahip olduğumuzu sandığımız şeyler aslında bize sahip. Bunun farkına varmamız ise bir telefonun şarjının bitmesine bağlı. matrixin ilk filmindeki bir sahneyi hatırlayalım. neo'nun kablolarla bir fanusta,hiç kullanmadığı bedeninde uyanış sahnesi. bir cenin motifinde bir sürü kablolayla bağlanmış neo. Her kablo bizi hem hayata bağlıyor hem de tutsak ediyor. bağlanmak, tutsaklıktır diyebiliriz. ama bağlanmak aşktır. yaradılışımız gereği birilerine bağlanmak zorundayız. doğdumuzda annemize. büyüdüğümüzde bir tanrıya, ya da tanrısızlığa. Ama illa bir bağlanma sarmalının büklümlerinde yetişiriz. bir mürşit olup şeyhimizi ararız. bankacı olup paralarımızı. bağlanmak insani birşey olduğuna göre ne kadar çok bağlanırsak o kadar çok insanız ve o kadar çok özgürüz. bağlanmak özgürlüktür beyler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)