23 Kasım 2011 Çarşamba

yıldızları altına alan adam

Yokluğunda az gülüyorum
varlığın da da az gülerdim zaten
sen beni bilmiyorsun
varlığın da bilmez zaten
tunç uyak çabalarım boşuna
raki-balik ve bir buçuk şalgam
Kar-ı özlem yada hasret-i karsız iş.
bildiğim herşey
bilmediğim şeylerin dışında kalıyor
ne tuhaf

çok mübarek saksağan kıtlığı altındaki esenlik

bir şair biliyorum düşkün lüğüyle ünlü atlara
ne zamn yeni bişiyler öğrendiğimi hissetsem
yüreğim titriyor
bir kedi yavrusu dışarda
beyaz atlar da olur
ama kırmızı alfe-romeo ve pizza
bir italyan kız aradaşı soslu
yememek lazım üstüne pilav
bilirsin bana dokunuyor.
pardon çarptım Galiba
seni dağ sandım
kusura bakam

22 Kasım 2011 Salı

seni yaşıyorum

kar taneleri arasında çıktın karşıma, bende karıştırdım seni kristaller arasında. Karanlığın zifiriydi, dokunmak istedim, dokunursam belki de orda olmadığını düşünebilrdim. Nöronlarım beni yanıltabilir diye korkuyordum. Karşımda gölge ve kar karışımı silüetin vardı ve ben ayak izlerini göremedim yerde. Korkuyordum çünkü; gözlerim beni yanıltıyor olabilirdi. Ama asıl korktuğum gözlerimin beni yanıltmaktan vazgeçmesiydi. Korkuyordum che belki de hiç dünyaya gelmemişti. Bir kaç adım attın bana doğru, ellerini o kadar çok tutmak istedimki...
şarap mahzeni karanlığında gözlerin ve karın beyazına karışmış teninde uzunca ısınmak istedim.Çok üşütüyor bu fırtına beni. Botlarım su geçirirken ve titrememek için direnirken yıldızları görmeyi diliiyordum ceplerinde sakladığım. Bir kaç adım attın fakat bir kaç kelam etmedin.Etseydin ben rüya görüyor olurmuydum sence.Karanlık seni saklamak için gelmemişti, karanlık sana bakan gözlerin kamaşmasını engellemek için gelmişti. Üşümekse, sana bakan yüreğimin hararetini dindirmek için. Çok oluyorum ben ve bir çanta dolusu fikirlerim. Denize dökmek için her gidişmde bir kaç sen daha ekleyip döndüm evime. Kahve içmeye gittiğimide, drajeli getirdiler seni,koydular önüme, okulun merdivenleri sana çıkıyordu, yapılan bütün hava tahminleri senin üzerineydi; bugün hava senle karışık yağmur yarın parçalı senli. özledim seni, gökyüzü tahmin ettiğin kadar derin değil ve denizler aslında sığ, ya da bana öyle geliyor hasretimi bunlarla karşılaştırınca. şimdi yıkılıp gitmek ve bir kaç kadeh budalalık içmek isterim. Aklım yelkovanla yarışamaz.çünkü saat seni düşünmeye üç var, ya da saat seni özlemeyi beş geçiyor. dün yediğm yemek senli muhallebi, hani her zamnki cafede

istemek hastasıyım

senin onu içmenin onu meşru kılmayacağını bile bile içmek istemek...
sana acı vereceğini çok iyi bildiğin halde öğrenmek istemek...
Kimsenin duymayacağını bile bile bağırmak istemek...
bir boka yaramayacağını bile bile yazmak istemek...
Cennete gidemeyeceğini bile bile ölmek istemek...
Varamayacağını bile bile yürümek istemek...
satılacağını bile bile güvenmek istemek...
Dikiş tutmaz yaraları örtmek istemek...
yalanlara kanmak istemek ...
seni görmek istemek...
sövmek istemek...
istemek ...
Sen ...