9 Ağustos 2011 Salı

Tanışalım mı?




+ Musiki sever misin?

- Hayır, sevmem pek.

+ Bende çok sevmem!

+ Facebook'un var mı acaba?

- Hayır yok maalesef

+ Kedin var mı? Sever misin?

- Ay  çok severimmm ...
 ama bakımı zor bu devirde daha kendimize bakamazken

+ Kalbin var mı peki, beni sever misin?

- Nasıl anlamadım?

+ Boş ver bende sevmem beni ...
Hem zaten kalp bu sonuçta bakımı zor bu devirde tabi  daha biz kendimize bakamazken.


....................................................................................................................................
http://www.youtube.com/watch?v=5iOrvktsLGk&feature=BFa&list=FLZ3X9IYlMQVs&index=13

Kız İsteme Destanı







Doğası gibi kendi de temiz
Bu devirde nerde böyle güzel kız
Dedim anne onu çok sevdim
Ee o kızı bana isteyelim
-dur oğlum damdan düşer gibi
her şeyin vardır bir örfü adeti
eğdim boynumu sonumu bekledim.
Babamda he deyince oh dedim.


Haber saldık hemen onlara
Vardık bir akşam bir kasabaya
Yaklaştıkça kalbim hızlı çarptı
Müstakbel kayınço kapıtı açtı
-oğlum ne yapıyorsun dedim birden; daha haberin yok kızın gönlünden
bir iki kez gülümsemişti ya
Zaten beni tanırdı evvelinden


Neyse oturduk havadan sudan sohbet
Sadede geleceğiz biraz daha sabret
Kahveler geldi niyet belli
Şöyle ufaktan söze girildi
Allah’ın emri peygamberin kavli.
Dedim tamam bu iş bitti

Kanma hemen öyle her şey yeni başladı
O an işin sonu pek ışık görünmedi
Ailesi de bir şey belli etmedi.

Mutluluk mu sonu yas mı?
-düşünelim biraz hadi hayırlısı
deyip kapadılar kapıyı…


Damadın Akıbeti ilerleyen bölümlerde efenim J

Basit Şiirseme


Bir gül kalır sende,bir de kalp gerisi geçici
Gece uyuyunca duydum o güzel  sesini
Sabah uyandım bir şiir yazdım
Gönderemedim sana kalbim kelepçeli

Meğer kalbim boşmuş seni görünce anladım
Güzelliğine değil ,sesine aldandım
Masum bakışlar birde o sıcak gülüş
Sen yoktun dalgalar arasında çırpındım

Yüksek bir tepe ucunda hedef
Vardır elbet birileri seninle gülecek
Ben usulca geldim şimdi kapı açık
Olmadım ya bir gölgeydim akşam olunca gidecek

Geçecek elbet bu da gidecek başımdan bilirim
Zaten seni göremem bunlar son sözlerim
Bir kitapta okumuştum sana da diyeyim
Şair şiir yazdığı gün gidermiş güzelim

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Kitabın Dilemması






Murat Menteş abımız, kitabın gerekliliğini uzun uzun anlatmış, yukarıda paylaştığım videoda.

Benimse aklıma takılan başka bir husus var, o da kitap okumanın pratik alana nasıl dönüştürüleceği.

Mesela biz kitabı kendimiz için mi okuruz? Ki eğer öyleyse bundan ne umarız mesela…

Şuraya varmak istiyorum ki, kütüphanelerce kitap okumuş bir insan, bunu gösteremiyorsa, yansıtamıyorsa yine de kitap okumuş sayılır mı gerçek anlamda?

Sakarya Fırat dizisinde bir âlim dede vardı. Bir gün Fransa’ da öğrenim görmüş sonra gelip işlerin başına geçmiş yakışıklı ve bir o kadarda burnu kalkık bir gençle aralarına şöyle bir diyalog geçmişti.(genç dizinin kötü karakteri)

Konu tam olarak nerden başladı bilmiyorum. Dede gence kaç kitap okuduğunu sordu şimdiye kadar, o da kasıla kasıla 4.000 kitap dedi. Sonra o genç  dedeye sordu, sen kaç kitap okudun peki diye?
Sıtkı dede: 4 kitap okudum dedi…
 Ve bunları da saydı:
1)    Muhammedciye
2)   Kara Davut
3)   Mızraklı İlmihal
4)   Envar’ül Aşıkin

Oradaki genç karakter tabii ki bunu alaya aldı asıl konuyu ıskaladı. Benim okuduğum 4 kitap, senin okuduğun 4 bin kitaba bedel demek istemişti dede. Sen okudun da ne oldu, insanlara zulmediyorsun, okuduklarınla mı amel ediyorsun sanki ve bir kanadı kırık kuş gibi hep aynı yöne giden kitaplar okuyorsun. Oysa Benim okuduklarım hem dünyalık, hem ahretlik demek istemişti.

Son zamanlarda çok okumanın değil, az ve öz okumanın gerekliliğine inanmaya başladım bende. Hatta okumak fiilinin geniş anlamlarını daha çok düşünmeye başladım.
Okumak fiili Türkçede de geniş anlamlarda kullanılabilir. Analiz etmek gibi, anlamlandırmak gibi. Örnekse: Hayatı okumak, ya da bakışlarını okumak…

Okumanın bu yanını da önem verilmesini istiyorum ben. Bir insanı okuyabilen insan, binlerce kitap okumuş insandan daha değerlidir benim için.

Şunu diyebilirsiniz hemen O kadar çok kitap okumadan nasıl insan okunabilir diye. Okunur efendim gayet güzel okunur, bakın sizi çok çarpıcı bir örnekle baş başa bırakacağım. Çağın önemli filozoflarından Althusser ne diyor kulak verelim. Kendisinin Kapitali Okumak adlı bir kitabı olduğunu da hatırlatmak isterim :

Metinlere dayalı felsefi kültürüm pek tabii sayılırdı. Desacrtes'ı, Malebranch'ı biraz da Spinoza'yı biliyordum; Aristo ve Sofistleri ve Stoacıları h,ç,Platon'u ve Pascalı oldukça iyi
 Kant'ı hemen hemen hiç bilmezdim, Hegel'i biraz tanıyordum, Marks’ın bazı yerlerini de dikkatlice okumuştum gayet safça çakal diye not almıştım
Ancak kendime özgü başka bir yeteneğim de yok değildi. Basit bir formülden yola çıkarak, hiç okumadığım bir yazarın ya da kitabın bütün düşüncesini değilse de genel eğilimini ve doğrultusunu yakalayabileceğimi
Hissediyordum. Kuşkusuz bir yazarın düşüncesini karşı çıktığı başka yazarlardan yola çıkarak kafamda kurmamı sağlayacak belli bir seziş gücüm özellikle yakınlık kurma, yani kuramsal karşıtlık yeteneğim vardı.


Azı çoğa dönüştürebilmek, okuduklarımızın zihin içinde bir yol izlemesini sağlamak daha önemli bence. Eğer zihnimize giren şeyler, bir süzgeçten geçmiyorsa, yada bir süzgeç oluşturmaya yaramıyorsa sayfalarca kitap da okusak boş. İncir çekirdeğine bir faydamız olsun istiyorum ben sadece, hiçbir şey yapamıyor üretemiyorsak, kendimizi dönüştürelim ki bu çok önemli bir adımdır, hatta en önemlisidir.

Şimdilerde ben çok okuyorum abi diyenlere soruyorum sadece : Eee sonra?


ilgili sahne :
http://www.youtube.com/watch?v=EID4zE-KC-A&feature=related#t=9m05s
http://www.youtube.com/watch?v=PGBbdpOG9S4&feature=related